Beşiktaş J.K. نوع شخصية MBTI

شخصية

"ما نوع الشخصية Beşiktaş J.K.؟ Beşiktaş J.K. هو نوع INFJ في mbti ، 1w9 - sp/so - 146 في enneagram ، RLOAI في Big 5 ، في Socionics."

“İyi insan olmadan iyi Beşiktaşlı olunmaz.” – Süleyman Seba Beşiktaş bir spor kulübünden ibaret değildir. Beşiktaş bir duruştur, bir karakter meselesidir. Kimi kulüpler kupalarla, sansasyonel transferlerle, galibiyetlerle anılır. Fakat Beşiktaş başka bir kulvardadır. O, karakterle, onurla ve sadakatle anılır. Çünkü Beşiktaşlılık, bir aidiyet değil; bir ahlaki duruş meselesidir. Ve bu duruş, kişilik kuramlarında en çok INFJ tipiyle örtüşür. INFJ, insanlara karşı duyarlılığı, uzun vadeli vizyonu ve içsel doğruluk anlayışıyla tanınır. Beşiktaş’ta da mesele, şampiyon olmak ya da kupalar kazanmak değildir; mesele doğru olanı yapmaktır. Süleyman Seba’nın şu sözü bu anlayışı özetler: “Beşiktaş, şampiyon olsun, maç kazansın, kupa kaldırsın diye tutulmaz. Beşiktaşlılık bir değerler manzumesidir. Dürüstlüktür. Ahlaklı olmaktır. İyi insan olmaktır.” Seba’nın liderliğinde Beşiktaş sadece kupalar değil, karakter kazandı. Çünkü INFJ’ler gibi, onun için de başarı ancak doğru yoldan geldiğinde anlamlıdır. INFJ’lerin ana fonksiyonu olan Ni, olayların yüzeyindeki değil, arkasındaki anlamı görür. Beşiktaş da günün galibiyetinden ziyade, kalıcı değerlerin peşindedir. Şeref Bey, Beşiktaş’a sadece oyun değil, namus, vakar ve ilke kazandırırken; Ni fonksiyonu gibi olayların derin yapısını görmüş ve kulübü karakter temelli bir yapıya dönüştürmüştür. Bu nedenle Beşiktaş, uzun vadede ne kazanacağını değil, nasıl kazanacağını önemseyen bir yapıya sahiptir. Süleyman Seba’nın “Şerefli ikincilikler, şaibeli birinciliklerden iyidir” sözü ise tam anlamıyla bir INFJ ilkesiyle örtüşür. Onlar için başarı, sadece sonuç değil, süreçtir. Çünkü INFJ, ilkeye bağlıdır. Sezgisel (Ni) yönüyle geleceğe yatırım yapar. Bu nedenle Beşiktaş da kazanmakla değil, kazanırken nasıl davrandığıyla ilgilenir. INFJ’nin dışa dönük his fonksiyonu olan Fe, topluma duyarlılık ve ahlaki sorumluluk taşır. INFJ’ler topluma katkı sağlamaya çalışan bireylerdir. Beşiktaş da yalnızca futbolcu değil, iyi insan yetiştirme çabasındadır. Baba Hakkı Yeten, 1940’larda hem takım kaptanı hem Beşiktaş tarihinin en simge isimlerinden birisiydi. Onun için önce ahlak, sonra yetenek gelirdi. Bu yaklaşım, INFJ’nin Fe ile topluma fayda sağlama ve Ni ile bireyin iç potansiyelini sezme becerisinin birleşimidir. Serpil Hamdi Tüzün’ün altyapıda yaptığı devrim de aynı zihniyetin ürünüdür. O, Metin–Ali–Feyyaz gibi efsaneleri sadece yıldız futbolcu değil, karakterli bireyler olarak yetiştirdi. Süleyman Seba’nın meşhur “Uçakta Trabzonsporlular var, kutlama yapmayın” sözü ise başkalarının duygularına duyarlılığı ifade eder ve Beşiktaş’ın bu ahlaki yaklaşımını simgeler. INFJ’nin üçüncül fonksiyonu olan Ti, kişisel doğrulara ve içsel tutarlılığa dayanır. INFJ’ler toplumun dayattığı başarıdan çok, kendi iç mantıklarına ve ahlaki pusulalarına sadık kalırlar. Beşiktaş da popüler olanı değil, doğru olanı yapmayı seçer. Çarşı grubu da bu anlayışın taraftardaki yansımasıdır. Onlar için taraftarlık, yalnızca takımını desteklemek değil; gerektiğinde adaletsizliğe karşı durmak, çevreyi, insan haklarını, toplumsal olayları önemsemektir. Çarşı, Beşiktaş’ın Ti fonksiyonunun sokaktaki sesidir; popüler söylemlerle değil, kendi iç değerleriyle tutarlı kalmayı seçen bir duruştur. Vedat Okyar bu ilkenin saha içindeki simgesidir. Hem futbolcu hem gazeteci olarak sessiz ama etkiliydi. Gösterişten uzaktı. Ancak onun kelimeleri, Beşiktaş’ı anlatan en sade ama en derin cümlelerdi. Beşiktaş da aynı şekilde, çok görünmese de, ilke ve vicdanıyla yol gösteren bir kulüptür. INFJ’nin en zayıf fonksiyonu Se, anlık gerçeklikle başa çıkma yetisidir. Bu nedenle INFJ’ler, hızlı değişim, dış dünyanın gürültüsü ve anlık tatminle mücadele etmekte zorlanabilirler. Beşiktaş’ın da modern futbolla, özellikle sabırsız Z kuşağının beklentileriyle zaman zaman uyumsuzluk yaşadığı görülür. Endüstriyel futbolun 2000’li yıllarda gelişmesiyle hem Süleyman Seba hem Beşiktaş ekolü eskide kalmış gibi gözükür. Büyük transferler, parlak şovlar, anlık başarılar; Beşiktaş’ın doğasına terstir. Bu yüzden Beşiktaş, GS ve FB’nin ardından “üçüncü büyük” gibi algılanır. Rekabetin GS ve FB arasında olması çok doğal, çünkü BJK’nin reytingi yoktur. Sıkıcıdır. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin türevi değil, antitezidir. Onlar parlaklıkla tanınır ve güçlenir, Beşiktaş ise gölgedeki asalettir. Onlar yıldız getirir, Beşiktaş yıldız yaratır. Onlar afiştir, Beşiktaş öze ulaşır. Beşiktaş; asi ruh, az ama öz olan, mücadeleci ve sessizce sadık kalandır. Ve nihayetinde Beşiktaş, Ni (derin vizyon) ile plan yapar, Fe (toplumsal duyarlılık) ile hareket eder, Ti (içsel tutarlılık) ile karar alır, Se (dış dünyanın karmaşası) ile mücadele eder. Kulüpler bir MBTI kişilik tipi olsaydı, Beşiktaş kesinlikle INFJ olurdu. Bugün ise yeni neslin bu değerleri unutması, Beşiktaş’ı kimlik krizine sürüklüyor. Bazıları başarıyı diğer kulüpleri taklit ederek aramamız gerektiğini düşünüyor. Oysa Beşiktaş, başkalarının yolu ile değil, kendi değerlerine sadık kalarak yol bulur.

سيرة شخصية

google-playapple-store